Mersin Polisevi’ne silahlı saldırı davası sonuçlandı. 26 eylül 2022 tarihinde düzenlenen silahlı saldırıda saldırganlar olay yerinde ölmüştü. Saldırının ardından dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, saldırganlardan birinin CHP ile ilişkisi olduğunu ileri sürerek, Partiyi terörle iltisaklı göstermeye çalışmıştı. Bu iddianın gerçek olmadığı kısa zamanda ortaya çıktı. Soylu’nun daha sonra iki kadın eylemcinin Suriye’den paramotor ile geldiklerine yönelik açıklaması da davanın sonuçlanmasıyla boşa çıktı.
T24 yazarı Tolga Şardan, Soylu’nun tüm bu açıklamaları yapmasına rağmen yerel seçim için CHP’nin bürosunu ziyaret etmesini eleştirdi, “Üstüne üstlük, “siyasetin nazireleri vardır. Hoşgörüleri için sağ olsunlar” şeklinde espri yapmaktan geri kalmadan hem de.” diye yazdı.
Şardan’ın “Soylu’nun haberi var mı; paramotorlu polis evi saldırısı davası nasıl sonuçlandı?” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikisi firar, dokuz sanığın yargılaması Mayıs 2023’te başladı.
Mahkeme tarafından ‘paramotor’ konusunda istenilen Temmuz 2023 tarihli 12 sayfalık bilirkişi raporu dosyaya girdi. Bilirkişinin, paramotorun bulunduğu ifade edilen bölgeyi içine alan yerde yaptığı keşif ve çalışmalar fotoğraflı olarak yer aldı.
Ancak işin ilginç tarafı; bilirkişi raporunda, paramotorun Suriye’nin kuzeyinden bölgeye nasıl geldiği konusunda herhangi bir bilginin bulunmaması.
Sanıklardan Dilşah Ercan ile Ahmed Ahmo hakkında yakalama emirleri çıkartıldı. Sonrasında dosyaları ayrıldı. Yargılama sürecinde mevcut yedi sanık savunmalarını yaptı.
AĞIRLAŞTIRILMIŞ HAPİS İSTENİLEN SANIKLARA BERAAT
Gelelim bugüne.
Yargılamanın altıncı ve son duruşması 9 Şubat’ta gerçekleştirildi.
Savcı, son duruşmada mütalaasını verdi. Sanıklara farklı hükümlerden ceza istedi.
Savcı, sanıklardan Sanıklar Zeki Önen, Mazlum Dolaşır, Ahmet Erdoğan, Kahraman Bağış, Fatih Süle ve Mazlum Karaboğa hakkında ’PKK/KCK silahlı terör örgütünün talimatları doğrultusunda, PKK/KCK silahlı terör örgütü adına örgütün organizasyonu dâhilinde hareket ederek eylemi gerçekleştiren iki kadın terörist ile birlikte iştirak iradesi kapsamında örgütün belirlediği iş bölümü ve görev paylaşımı içerisinde hareket ederek üzerlerine atılı devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, Şehit Polis Memuru Sedat Gezer’e karşı kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak öldürme, yaralanan polis memurları ve bekçilere karşı kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak öldürmeye teşebbüs’ iddiasıyla ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ talebinde bulundu.
Sanıkların son savunmalarını alan mahkeme heyeti, sanıklardan Zeki Önen, Mazlum Dolaşır, Ahmet Erdoğan, Kahraman Bağış, Fatih Süle, Mazlum Karaboğa, Sait Demir, Abdülgalip Gök’e, beraat verdi.
Bunun anlamı, sanıklar hakkındaki iddiaların somuta ulaşmadığı, sanıkların söz konusu suça karışmadıklarıdır.
Aynı zamanda, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun olayın ardından yaptığı açıklamada ortaya koyduğu siyasi modelin yanlışlığı da anlaşıldı.
Ve şimdi; CHP’yi terör örgütüyle iltisaklandırmada siyaset adına hiçbir sakınca görmeyen, o günlerin ‘haşmetli’ İçişleri Bakanı Soylu, şimdilerde İstanbul’da seçime yönelik çalışmalarında ‘tüm sempatikliği’ni kullanarak aynı CHP’nin seçim bürosunu ziyaret etmekte sakınca görmüyor.
Üstüne üstlük, ‘siyasetin nazireleri vardır. Hoşgörüleri için sağ olsunlar’ şeklinde espri yapmaktan geri kalmadan hem de.
Oysa, döneminin ‘kudretli’ İçişleri Bakanı olarak AKP’nin İstanbul’daki seçim çalışmalarında daha aktif rol alması gerekirken, parti yönetiminden gelen talimatla ‘geri planda’ kalmayı hazmetmek zor.”
(HABER MERKEZİ)